CHP bildiğiniz gibi: İdlib için çözüm(süzlük) önerileri

Suriye Ordusu saldırısı sonucu hayatını kaybeden yedi asker ve bir sivil görevli kamuoyunun gündeminde. Kimisi daha da gür bir şekilde savaş isterken, kimileri de gelinen durumu sorguluyor daha önceden savaşa karşı çıkmayan kesimlerde.

Savaşa karşı çıkmayan kesimlerden birisi de CHP. Tabanındaki belirgin savaş karşıtı söylemlere rağmen ‘içi yana yana’ tezkereye ‘evet’ diyen CHP’nin alışılagelen kafa karışıklığı ve çözümden uzak politik yaklaşımı İdlib’deki son gelişmelere karşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzalı “İdlib’de derinleşen krizden çıkış için Saray rejimine 5 maddelik öneri” adlı bildiride de kendisini gösterdi.

Bildiri kısa ve açık:

  • Birinci maddesinde askerin can güvenliğinin her şeyden önemli olduğu ifade ediliyor. Bunu sağlamak için de diplomatik ve askeri adımların atılması gerektiği vurgulanıyor.
  • İkinci madde, Soçi mutabakatı ile Rusya ile sağlanan anlaşma doğrultusunda revizyon yapılmasını, gerekirse yeni bir ateşkes hattı çizilmesini öneriyor.
  • Üçüncü madde, Suriye’de rejim değişikliği odaklı politikalardan vazgeçilmesi ve toprak bütünlüğüne yönelik politika izlenmesi gerektiğini ifade ediyor.
  • Dördüncü madde, yeni sığınmacı dalgası tehlikesine dikkat çekiyor ve bu konuda BM ve AB’nin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini belirtiyor.
  • Beşinci ve son madde de İdlib’in Türkiye’nin ulusal güvenlik sorunu olduğu ama Suriye’nin toprağı olduğunu da unutmamak gerektiği ve terörist grupların silah bırakması için kararlılık gösterilmesini ifade ediyor.

Bu öneriler, AKP’ye yapılmaktan ziyade CHP’nin Suriye politikasını ve mevcut durumda bir türlü olmadığı iktidarda olsa idi neler yapacağını sergiliyor aslında. İnsanlar genelde kendi düşündüklerini açıkça ifade etmezler; dolaylı yoldan ve yardım ediyormuşcasına başkası üzerinden konuşurlar. Kendi arzularını başkasının ağzından ve onun menfaati içinmişcesine ifade ederler. Politika kurumunda bu daha da güçlü. Kendi arzusu, milletin menfaati olur kiminin; savaş ve talan ülkeyi düşmanlardan korumak için yapılır vesaire. Psikanalitik çözümlere güzel malzeme sunar politika bu anlamda. Bu söylemin arkasında yatanı anlamak, genellikle ‘ben aslında şöyle yapardım’ şeklinde okumaktır metinleri. ‘Ben şöyle yapardım’ denince de tam tersi bir mekanizma işleyebileceğini ve belki de yapılmamak isteneni başkasına yaptırmak gibi bir niyetin olduğuna da dikkat etmek lazımdır çoğu zaman.

CHP, bildiğiniz gibi. TC’nin kuruluş değerleri yıkılır; sanki varmışcasına yad edilir; olmayan ya da işlevsizleştirilmiş kurumlar sanki hala topluma hayat veriyormuş gibi bir panorama sunulur. Oysa, pozitivist idealizm çökmüş, dogmatik/pragmatik İslamcı ve milliyetçi yapı seküler/ulusal/despotik cumhuriyeti yıkmıştır ama CHP bu olmayan statükonun peşinden koşar, yılmadan koşar. Umut olur ki tekrar kurulur! Seküler Mehdi beklemek gibi bir şeydir bu. Fikret Başkaya Hoca’nın güzel eserinin adı ile söylersek ‘paradigmanın iflası’ çoktan gerçekleşmiştir ama silinmiş, bitirilmiş paradigma ile Kaf Dağı’nın arkasına uzanan yolculuğun devam ettiğine inanılmaktadır.

Oysa asıl sorun, CHP’nin kökenlerinin Osmanlı’nın devamını sağlayan bir yapı olması ve süreç içerisinde Neo-Osmanlı anlayışın CHP’nin eline tutuşturduğu bayrağı geri almasıdır. Ne CHP devrim yapmıştır ne de AKP karşı-devrim; tam tersine pozitivist idealizm ile milliyetçilik ile bezenmiş dogma kültürünün yelpazesi arasındaki binlerce tondur yaşananların özeti. Türkiye’de yaşayan ulus ve halkların geleceğinin iyi olabilmesi için bu pozitivist idealizm ile dogmatik/fantastik anlayışlarla hesaplaşacak bir bilimsel ve kültürel altyapı gereklidir. Hadi bizden geçti, geçiyor ama gelecek kuşaklar için, bugünün gençleri ve çocukları için gereklidir bu. On yıllarca karartılmış dün ve bugünlerden, onlarca yıl çalınacak yarınları durdurmak için gereklidir.

Gelelim bildiriye: bildiri, utangaç bir tonda askeri gücün Suriye’de kalmasını dile getirmekte ve bunu istemektedir. Yani, Suriye’nin toprak bütünlüğüne duyulan derin kaygıya(!) rağmen orada bulunan güçlerin geri çekilmesini dile getirmemektedir. Ne de olsa tezkereye ‘Evet’ demiş bir partidir CHP ve daha dün söylediğini bugün geri almak istememek son derece tutarlı(!) bir tavırdır.

İroni bir yana, bunu nasıl bir bağlama oturtuyor CHP? Diyor ki, ‘kalalım, ama artık rejimin rızasını alalım lütfen’. Nasıl alacaklar? Kolay! Rusya ile anlaşarak. Sonra da rejim ile el ele verip teröristlerden arındıracak İdlib’i Türkiye ve Suriye. Sonrasında da rejim, anayasayı değiştirecek ve işler yoluna girecek. Buyurun size çözüm…

CHP’nin çözüm önerisinde olmayanlar

Bu çözüm önerisinde olmayanlar ise bizi şaşırtmıyor: İran ve Kürtler. Rusya ve Rusya üzerinden rejim ile anlaşılırsa, İran’ın da buna rıza göstereceğini umuyorlardır; anlaşılabilir. Peki ya Kürtler ve yıllardır anayasa değişikliğini dile getirmeleri? Başta belirttiğim gibi, bu öneriler AKP’ye yapılmaktan çok CHP’nin arzularını ve dünya görüşünü dile getirmekte. Kürtleri oy veren seçmenler olarak görenler, bir ulus olarak varlığını tanıyamayanlar, onları Suriye’de çözümün bir parçası olarak nasıl görürler?

Ulus-devletlerin en güçlü savunucularından olan sosyal-demokrat partiler, emperyalist devletler tarafından çizilen sınırları sorgulamak yerine, o sınırlar içine hapsedilen halkların, ulusların haklarını nasıl tanıyacaklarını değil nasıl gasp edeceklerini hesaplarlar. CHP’nin de Suriye’de peşinden koştuğu ama heyhat, yine “ortada olmayan statüko” budur. Çözüm önerisi ise yine ulus-devlet ve baskıcı, yok edici bir rejimin kurulmasıdır.

Bunları dile getirmem, politik çözümlemelerden ziyade bu tarz pozitivist/idealist siyasi yapıların, faydacı ve yurttaşları seçmen olarak gören dünya görüşlerinin yansımalarını ve beslendikleri dünya görüşlerini ortaya koymaktır. CHP’nin ve benzeri partilerin özgürlük, demokratikleşme gibi bir sorunları yoktur. Demokrasi anlayışları merkezi/baskıcı rejimler kurmak ve kontrol altına alınan bireylerden oluşan toplumlar inşa etmek, özgürlük anlayışları ise sunulan dar kapsamlı menüye bir-iki çeşit daha eklemekten ibarettir.

Suriye halklarına özgürlük için, başta Kürtler ve birlikte kader birliği ettikleri halkların aktif ve katılımcı bir şekilde yer aldığı bir anayasa çalışması başlatılması ve demokrat ise CHP’nin buna destek sunması lazımdır. CHP’den bunu bekleyebilecek olanlar varsa, onlara başarılar dilemek de lazımdır. CHP’nin politika ötesindeki zararı tam da buradadır; ırkçı-şoven yaklaşımlar konusunda iktidara alternatif bir söylem sunmak bir yana, iktidarla aynı caddenin “solundan” yürümekte ve ırkçılığa zemin yaratmayı günlük yaşamın vazgeçilmez bir unsuru hale getirmesidir.

Sübjektif/objektif fark etmiyor; ülkenin kültürel, ekonomik ve siyasi parçalanmasında sınıfta kalan partilerdendir CHP. İdlib’de çözüm diye sunduğu statükoculuğun temelleri de buradan kaynaklanmaktadır. Türkiye tarihinde eşsiz-benzersiz bir şekilde oluşturulan faşizan kurumsallaşmanın naif görünen harçlarından olmuştur maalesef. Maalesef demem yanlış anlaşılmasın; partiye gönül vermiş bir çok barışa ve eşitliğe inanan insanlara yöneliktir; partinin kendisine değil. CHP, bilakis barış ve eşitliğe inanan insanların her kritik eşikte partilerinin doğru adımları atacağına inanıp da bu gerçekleşmeyince bir dahaki sefere muhakkak olacağı fantazilerini başarılı bir biçimde canlı tutmaktadır.

Kişisel anlamda parti isimleri vesaire ile çok ilgilendiğimden değil; halkların daha güzel bir geleceği yaşamalarına olan özlem ve umudumdan dolayı değindim tüm bunlara. Katılımcı demokrasi, ulusların ve her vatandaşın eşitliklerinin anayasal hak olarak tanımlanması, ulus ve halkların anadil gibi temel haklarının bizzat halklara verilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkeziyetçilikten ve sonucu tek tipleştirilmeye çalışılan insan profilinden vazgeçilmesi gibi başat ve varoluşsal sorunlara karşı çözüm oluşturamayan ve hatta bunlara dolaylı ya da dolaysız şekilde karşı çıkan bir siyasi yapının güzel bir gelecek için yapabileceği hiçbir şey mevcut değildir.

Yukarıda birazını saydığım hak ve taleplerin hangilerini destekleyebilir CHP? Çözüm adına sunabileceği bir şey de o yüzden yoktur. Daha güzel bir ülke için, demokratik örgütlenme ve yönetimin halklar tarafından yerine getirilmesi siyasi çözümü oluşturur. Gerisi olmayanın peşinden koşmaktır ve bu konuda şampiyon olanların peşinden gitmeyi bırakmak, sahte seküler Mehdi ve Mesihlerden kaçınmak çözüme yönelik bir adımdır.

Sevgi ve selam ile.

5 Şubat 2020’de Gazete Karınca’da yayınlandı. https://gazetekarinca.com/2020/02/chp-bildiginiz-gibi-idlib-icin-cozumsuzluk-onerileri/