Tam da ‘viral’ dedikleri şekilde yayıldı Pınar Fidan’ın stand-up komedi performansından bir alıntı. Sonrası şaşırtmayan tepkiler: alçak, namussuz, Alevi düşmanı, vesaire vesaire. Bir kısmı sunulan videolar fotoğraflara göre süreci daha çok yansıtma özelliklerine sahip olsalar da alıntılandıkları halde bütünün daha az eksik bir parçası olma özelliğinden beri olamazlar.Önce özne konuşsun: Pınar Fidan’ı tanımıyordum. Aslında hala da tanımıyorum demem lazım. Hatta videoyu ilk izlediğimde öfkelendim. Çünkü reaktif olarak Alevileri küçümsediğini düşündüm. Ancak çok kısa bir sürede, videonun sonuna ulaşmadan konuşması, duruşu dikkatimi çekti ve bana ‘acaba’ dedirtti. Bu ‘acaba’ neticesinde YouTube’da videolarını aradım. Diğer videolarda izleyici profili, konuşma, tavırlardan açıkça Alevi olduğu, izleyici profili ve ‘Tuz Biber’ adı altında diğer performe eden sanatçılardan yapılanın ‘ofansif mizah’ olduğu gayet açık anlaşılıyor.Ofansif mizahın kendinde taşıdığı tehlike tam da burada. Uygunluğu, sıhhati, meşruluğu devamlı tartışılan bir alan. Üzerinde anlaşmak namümkün bir alan aynı zamanda. Provokatif olan, zıtlığı göze alan şeylerde bu görüngü mevcut değil midir? Daha doğrusu, bu göze alma değil midir bu tür eylemlerin amacı?Bu noktadan alırsak, Pınar Fidan’ın söylemi tam da nokta atışı yapmış oluyor. Yaptığına gösterilen tepkileri kabaca üç kategoride ele alabiliriz
1- Yaptığını hiç anlamamış olan ve Pınar Fidan’ı Alevi düşmanı olarak görenler. Bu, en geniş kesim ve küfür, tehdit had safhada bu kesimde.
2- Yaptığını anlayan ancak ironi de olsa böyle bir şakanın asla kabul edilemez olduğunu savunan bir kesim. Bu kesim biraz gri tonlu. Savunulamaz bulup liberal bir tavır sergileyen ya da cezalandırılması(?) gerektiğini düşünenleri içeriyor.
3- Yaptığını anlayan ve bu bazda sanatçıyı savunan bir kesim. Bu kesim en az kesim ama gördüğüm kadarı ile suhuletle insanları olayı bir kez daha düşünmeye davet eden öğeleri içeriyor. Bu kesimde de sanatçıyı savunanlar arasında bir ayrım var. Sanatçının kendini ifadesini savunan ama performansını çok kötü ya da kabul edilebilir bulanlar diye, yine kabaca, ayıralım.
Manzarayı yukarıdaki gibi değerlendirdikten sonra, birinci kesimdeki insanların durumunu tartışmaya gerek görmüyorum. Yapılacak tek şey, durumun onların ele aldığı şekilde olmadığını açıklamaya çalışmaktır ancak anlatmak ve ikna etmek küresel bir zorluk içermektedir. Büyük olasılıkla, inanmak istediklerine inanmak istemeye devam edeceklerdir.
Haliyle sözümüz, ikinci grup ile üçüncü grubu kapsasın ve maalesef daha az bir orana hitap etsin (gerçek bu ve kabullenmek daha az acı verir genelde).
Ofansif mizahın sorunu tam da iki ve üçüncü kategorilerin ayrımında belki de. Yapılan bir espriye gülmek doğru bir davranış mıdır? Gülen suçlu mudur, kendini suçlu hissetmeli midir? Yakılan insanlara, o insanlara ait sosyokültürel bir ortamdan gelen birisi mizahi bir şekilde değinebilir mi? Haddi aşmak değil midir bu? Bir Musevi çıkıp da ‘Ula sinirlendirmeyelim; gaz odası olur sonumuz haa’ dese bu alçaklık olur mu? Acı çeken insanlar üzerinden, travmatik olaylar hakkında şaka yapılır mı; vesaire vesaire.
‘Bu konu şaka kaldırmaz’ ölçüsünü koyanlar kimlerdir? Toplum vicdanı ise, toplumun birey bazında her öğesinin haddini bilmesi gerektiğini ileri sürmek de totaliter bir yaklaşım değil midir? Toplum normlarına karşı çıkan bireyi cezalandırma yoluna gitmek isteyenler, hangi ‘adalet’ anlayışı çerçevesinde bunu yapacaklar? Hemen her gün dillendirilen hukuki yapının çökmüşlüğü kendi kendisi ile dalga geçen bir Alevi kadında mı şaha kalkacaktır?
Aleviliği başkaldırı, dayanışma, doğa-insan uyumu olarak nitelendirenlerin bu söylemlerini sözde değil özde göstermelerini bekliyor insan. Gösterilen tepkiler gerçekten kabul edilebilir durumu aşmış durumda. Orhan Gazi Ertekin Hoca’nın dediği gibi sorun ‘Aleviliğin kendi tecrübelerinin içinde bir performans olarak ele alınması şartıyla’ değerlendirilmeli ve toplum içinde bir sonuca ulaşılmalıdır. Pınar Fidan ve benzeri performans sanatçılarının mekanlarını, ortamlarını, kendilerini tehdit etmek aslında farkında olmaksızın benzer toplumsal katmanlara ait olan insanların birbirlerini açtığı bir savaş olacaktır. Kadıköy’de kimlik oluşturan genç nesil Alevilerin kimliklerini geleneksel bir şekilde oluşturmalarını manen, madden dayatmak tarihin çarkını durdurmaya çalışmaktır. Alevilere zulmedenlerin ekmeğine de yağ sürmektir mahkeme kapılarına koşmak. Yalnızlaştırır da koşanı bir gün.
Selim Temo’nun düzen dili kullanıldığına dair eleştirisine katılıyorum. Saint Joseph’den bir dönem kıdemlim sevgili Aydın Selcen’in teşekkür borcu maksadını anlıyorum yazısında değindiği vurgulardan ötürü. Bence, ne teşekkür ne linç hakkediyor Pınar Fidan. Birey olarak, hassas konularda, yeterince araştırmadan kesin hüküm vermekten kaçınmalıyız ve kolektif tavır da bu temelde oluşmalı. Aksi takdirde, kolektif anlamda da yıkıcı eylemlerimiz durulmuyor ve düşmanımıza benzeme riskimiz derinleşiyor.
Performansını iyi bulmadım Pınar Fidan’ın, hatta epey kötü buldum. Dünyaya bakışının da bana oldukça zıt olduğunu düşünüyorum izlediğim diğer videolarından ötürü. 50 yaşında bir daha şu anda yaptığı veya yapmak istediği şeyleri yapamayacağını düşünüyor. Arzulara karşı koymanın anlamsızlığını ifade ediyor. Ama bunlar çok mu önemli? Ricky Gervais’i de beğenmesem ne önemi vardır bunun? Sanat performansının değeri ya da değersizliği sanat alanında ve daha geniş perspektifte toplumsal alanda verilsin, toplumsal değerlendirme ve baskı bu temelde gerçekleşsin. Baskının yargısız ya da ucuz yargılı infaz kurumu olmadığı anlaşılsın. Bu konu Corona döneminde dahi bu kadar gündem oluşturmuş ise, bir çok konuda daha detaylı araştırmayı içeriyor. Bir çok yönü var ve soğukkanlı bakmak gerekiyor. Hayat kaydırmak en kolayı ama zorlu yollarda debelenmek, engebeleri aşmak için zahmet çekmek gerçeğe ulaşmayı değerli kılıyor.
Umarım Pınar Fidan’ın videosunu gizlice çekip belirli bir kısmını dağıtan kişi en azından içinden, diğer önde gelen sanatçılar, aydınlar vesaire diye bilinen şahıslar da yaptıkları paylaşımlarda kullandıkları ifadelerden dolayı bir kez de zor olanı yapıp, kendilerini sorgularlar. Biraz da Carl Gustav Jung’un dediği gibi: ‘Dışa bakan düş görür, içe bakan uyanır’.
Selam ve sevgi ile.
Yazı https://simurg-news.org/__trashed-3 adresinde yayınlanmıştır.