Irkçılık & ayrımcılık – ABD’den bir haber

Dünyadaki sistem ve toplumların mekanik bir biçimde algılanıp sistematik bir biçimde ortaya konulabilecek bir dizaynı mevcut değil. Ancak tabir caizse bir devran var. Zamanla güçlenen, yükselen ideolojilerin, düşünce ve sanat biçimlerinin etkisinin değişik coğrafyalara yayıldığı bir gerçek. Keza ekonomik politikaların da öyle. Son on yıllardır hükmü ve uygulamaları gittikçe yaygınlaşan ve artan neoliberal dalganın etkisi de kendini değişik ülkelerde belirginleştirmeye devam ediyor.

Irkçılık ve sömürgecilik üzerinde hassas olduğum konular. Türkiye’de Barış Ünlü’nün deyimi ile Türklük Sözleşmesi halinde tanımlanan toplumsal sözleşme Türk kimliğini nasıl iktidar alanının toplumsal zemindeki ana gürzü olarak ortaya koyuyorsa ABD’de de tarihsel Beyaz Üstünlük (White Supremacy) popülist politikacı ve yönetimlerin asla kaybetmek istemedikleri bir alan olarak mücadelesini sürdürüyor.

Hala atlatamadığımız ve bir süre daha yaşam tarzımızı, ekonomik durumumuzu, sağlığımızı ve maalesef bazılarımızın hayatını tehdit etmeye devam edecek olan Covid-19 pandemisi çıktığında hatırlarsak kimileri ‘pandeminin zengin-fakir ayrımı yapmadığını’ ileri sürüp adeta Tanrı’nın gazabı rolü biçmişlerdi virüse. İnsandır, mitolojik bir yanı vardır; mitostan logosa geçmek aslında logosun içinde mitosun değişik tonlarda mevcudiyetini ortadan kaldırmadı. Buna benzer bir şekilde kimimiz de insanların bu virüsten dolayı dayanışmalarını artıracaklarını virüsün oluşturduğu koşulların bir nevi kaldıraç etkisi yapıp toplumsal dönüşümlerin kapısının aralacağını öne sürdük. Ne saklayayım; umut edenlerdenim ben de. Belki bir şeyler değişir diye ummadım da değil. Ancak biraz karamsar bulunabilecek görüşlerim de vardı çünkü dönüşümü yapabilecek insanların bu dönüşüm için gerekli donanıma sahip olup adeta sürekli dönüşüm anını kestirecek bir beceriye de sahip olmaları gerekiyordu. 1960-1970’lerin o politik ortamı ve politik birey ve toplumları yok artık. Haksızlık etmeyeyim; dünyanın bir çok bölgesinde bazı dönüşüm hareketleri ve direnişler mevcut ancak benim yaşadığım ve ilgilendiğim coğrafyalarda Covid-19 protestolarının aşırı sağ ağırlıklı yapıldığı ve dönüşümcü toplumsal örgütlenme konusundaki zayıflık da bir o kadar gerçek.

Haliyle kendimizi hep o 68 Baharı’nın öncesini de kapsayan büyük direniş ve sonrasında yükselen neoliberal sakinleştiricinin(!) etkisinde görüyoruz. Gerçi globalizm, serbest rekabet gibi konularda kapitalizmin kendi içinde yükselen farklı görüşlerin, keza iklimi koruma inisiyatifleri hususunda da bu çelişkinin süregitmekte olduğunu biliyoruz. Uzun bir geleceğe yayılan ve sürdürülebilir kar etme konsepti ile kar maksimizasyonunu her türlü faktörden arındırarak esas alan kliklerin kendi içlerindeki çatışmaları bu. Trump klasik, kar maksimizasyonunu esas alan popülist yakada yer alanlardan; Paris Anlaşması’ndan çekilen, iklim sorununu insan ile alakalı olmadığını dile getiren ve iklim problemlerinin kasıtlı bir biçimde abartılı olduğunu ileri süren o. Aynı perspektiffe olan Brezilya’daki muadili de dünyanın akciğerleri olarak da tanımlanan Amazon Ormanları’nın acımasızca yol edilmesine pervasızca sessiz kalabiliyor.

Bunun dışında ırkçılık konusunda görünürde epey adım atmış olduğunu düşündüğümüz ve daha geçenlerde bir siyahı öldüren bir kamu görevlisinin cezalandırıldığı ABD’de diğer yandan da ırkçı ve ayrımcı geleneği sürdürmek için sistematik bir mücadele sürüyor.

Paylaşmak istediğim haber ve kaynak ise şunlar: Eleştirel Irk Teorisi (EIT) olarak tercüme edeceğim Critical Race Theory (CRT), ABD’de öğrenimi verilen ve sosyal yapıların adaletsizliği ve ırksal eşitsizliği nasıl sürdürdüklerini inceleyen bir alan. Seçilmiş görevililerin uzun zamandır bu öğrenime karşı çıktıkları biliniyordu (Türkiye’deki İstanbul Sözleşmesi gibi düşünebiliriz -birebir olmasa da çünkü birisi eğitim diğeri hukuk alanı). Çeşitli propagandalarla kötüledikleri Eleştirel Irk Teorisi’ne darbe vurmak için epeydir çabalayan bu görevliler, muradlarına Teksas’ta ermek üzereler (erdiler de diyebiliriz bir bakıma).

2 Eylül 2021’deki kararnameye istinaden, EIT eğitiminin kısıtlanması hakkında uygulama 2 Aralık’ta yürürlüğe girdi ABD’de. Buna göre, EIT dersi verecek eğitimcilerin artık hangi konuları anlatacakları kayıt altına alınacak iken kamu politikaları ve sosyal düzende ters durum yaratabilecek tartışmalardan kaçınmaları gerektiği de şart koşuluyor. Tahmin edilebileceği üzere bu ters durumların neler olduğu açıklanmıyor. Hali ile kanun ‘üzerinden geçebilirsiniz ama bu artık öyle keyfinize bağlı değil, bizim isteğimize ve onayımıza tabi olacak’ diyor. Teksas Cumhuriyetçilerin kalesi ancak bunun diğer eyaletlere etkisi ve oralarda da benzer kanunların yürürlüğe girebilmesi mümkün.

Neden yasaklanıyor EIT ya da neden kısıtlamaya tabi tutuluyor?

Çünkü basit zannettiğimiz ama etkisinin asla silinmesinin istenmediği mekanizmalar üzerinde kurulu toplumsal yapılar. ABD’de Beyaz’ın etkisi dışında yerli halkların, siyahların, Latinlerin yaptıkları katkıları öğrenileceğine yok sayılmak isteniyor. Keza Covid-19’da ölen siyahların, yerli halkların ve Latinlerin oranları Beyazlara göre oldukça yukarıda. Eleştirel Irk Teorisi tam da bu adaletsizlik ile ırkçılığı bir arada işleyen, aynı zamanda cinsiyetçiliğe karşı da eğitim sunan bir teorik çerçeve. Beyaz bunu istemiyor.

Scientific American’da yazıldığı üzere, aslında üniversitede öğretilen Eleştirel Irk Teorisi’nin liselerde de okutulması neticesinde kanun koyucu bundan yararlanıp ilerideki müfredatın da velilerin denetimine tabi tutulma şartını getiriyor. Hali ile ortalamada ırkçılık konusunda, Beyaz’ın üstünlüğü konusunda çok daha damardan eğitim alan bir kuşak, ırkçılığa karşı verilen eğitimi durdurmak için ideal kumaş oluyor. Zaten bir çok velinin anti-Eleştirel Irk Teorisi kampanyalarında yer aldığını da yazmış dergi.

Görüldüğü üzere, ırkçılık bir hastalık vesaire değil. Oldukça organize ve değişik kanallar ile tahakkümünü ve etkisini sürdürmek isteyenlerin en çok yararlandıkları kurumlardan birisi. Oysa herkesin, özellikle gençlerin gerçekleri öğrenmek gibi bir hakları vardır. Onları bundan mahkum bırakmak da aleni ırkçılık kadar bu suçun zeminini kitlesel bir biçimde hazırladığı için suçtur; insanlığa karşı bir suçtur.

Her ülkenin, coğrafyanın kendine özgü şartları olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye’de müfredatlarda örneğin Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin tarihi, kültürü, inancı, hakları okutulabilir mi? Hasbelkader okutulsa, buna karşı çıkan velileri gözümüzün önünde canlandırabiliriz sanırım; iki dudak arasından çıkacak bir kelimeye bakar dolup taşmaları okullarda.

Türkiye, bu konuda sistemli ayrımcılık ve ırkçılığın çok yaygın ve sistematik bir biçimde örgütlendiği bir yer. Ermenilerin, Süryanilerin, Kürtlerin, Lazların o coğrafyaya olan katkılarını anlatamayan bir eğitim sistemi nasıl ‘insan’ yetiştirir, nasıl ‘gerçeğin peşinde’ olabilir?

Sevgi ve selam ile.

Kaynaklar

American Scientist editörleri. (Şubat 2022). American History Should Teach Reality. American Scientist, February 2022.

Lopez, B. (2 Aralık 2021). Republican bill that limits how race, slavery and history are taught in Texas schools becomes law. The Texas Tribune. 2 Aralık 2021. https://www.texastribune.org/2021/12/02/texas-critical-race-theory-law/ adresinden erişildi.