Adorno’nun aşırı sağ hakkında anladığı şey

Giriş

Filozofun 1967 yılında sağcı radikalizm üzerine verdiği konferans “en çok satanlar” listesine girdi. Bundan 50 yıl önce ölen Alman düşünür, aşırı sağcı hareketlerin kapitalizm ve şeffaf olmayan demokrasiyle nasıl iç içe geçtiğini görmüştü.

Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer, 1947 tarihli ünlü felsefe ve toplumsal eleştiri eserleri Aydınlanmanın Diyalektiği’nde, yazarların önsözde yazdıkları gibi, “insanlığın gerçekten insani bir duruma girmek yerine neden yeni bir tür barbarlığa battığını açıklamayı” amaçlıyorlardı.

1903 yılında Yahudi bir şarap tüccarının oğlu olarak dünyaya gelen Adorno’nun bu konu üzerinde düşünmek için iyi nedenleri vardı. Naziler 1933’te iktidarı ele geçirdiğinde, habilitasyon -doktora bitirme, CK- tezini Kierkegaard üzerine yazmış olan müzik teorisyeni ve filozofun öğretmenlik yapma hakkı elinden alındı.

İngiltere’nin Oxford kentinde dört yıl kaldıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti ve 1938 yılında New York merkezli Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün resmi bir üyesi oldu.

Adorno 1949’da Frankfurt’a döndü ve Max Horkheimer, Friedrich Pollock, Leo Löwenthal, Walter Benjamin -tarihsel katılım anlamında olsa gerek, CK-, Herbert Marcuse, Erich Fromm ve Siegfried Kracauer gibi diğer entelektüellerle birlikte Frankfurt Sosyal Teori ve Eleştirel Felsefe Okulu’na katıldı.

Çağdaş sağ radikalizmin görünümleri

Adorno, otoriteye bağlılık ve faşizm arasındaki bağlantı gibi bugün hala önemli araştırma konuları olan konuları inceledi. 1967 yılında, aşırı sağcı Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD) altı eyalet parlamentosunda yerel sandalyeler kazandığında, Viyana’da öğrencilere Çağdaş Sağ Radikalizmin Görünümleri başlıklı bir konferans verdi.

Şimdiye kadar sadece ses kaydı olarak mevcut olan konferans 2019 yılında Almanca olarak yayınlandı (Polity yayınevleri tarafından İngilizce versiyonu da yayınlanacak). Konuşmanın sonsözü, aşırı sağcılık üzerine araştırmalar yapan tarihçi Volker Weiss tarafından kaleme alındı. DW, Adorno’nun günümüzdeki geçerliliğini tartışmak için Weiss ile temasa geçti.

Adorno’nun çalışmalarının önemi

DW: Bir kapitalizm eleştirmeni olarak Theodor W. Adorno 1960’ların başında oldukça popülerdi. Ölümünden 50 yıl sonra, şimdi yeniden gündeme geliyor. Küreselleşen toplumumuzda onun çalışmalarını önemli kılan nedir?

Adorno’nun felsefesi sadece bir kapitalizm eleştirisi değildi, aynı zamanda bir bütün olarak modernitenin bir envanterini de sunuyordu. Toplumsal gelişimin birey üzerindeki etkisine özellikle dikkat etmiş, ilerlemenin ne kadar özgürleştirici olabileceğini ama aynı zamanda nasıl yeni tehditler yarattığını araştırmıştır.

Akıllı bir Marksist olarak, teknolojik gelişmeyi durdurmanın mümkün ya da arzu edilir olmadığını biliyordu. Yine de uzun süre sola hakim olan naif iyimserliğe kapılmadı.

Onun düşüncesi, bilginin özgürleşmeden ziyade egemenlerin hizmetine sunulduğuna dair önemli deneyimlere dayanıyordu. Teknolojik ilerlemenin en üst seviyesine bir ölçüde ulaşmış olan Aydınlanmanın nasıl yeni bir barbarlığa dönüştüğünü gördü. 19. ve 20. yüzyıllar bunu göstermek için yeterince malzeme sundu.

Her ne kadar “modern çağ” kavramı artık modası geçmiş olarak görülse de – artık daha ziyade çeşitlenmiş, farklı “modernitelerden” bahsediyoruz – Adorno’nun temel soruları bugün de geçerliliğini koruyor.

Yanlış yaşam – gerçek yaşam

DW: Adorno bir düşünürdü, aktivist değil. Yine de ” Yanlış bir yaşamın içinde gerçek bir yaşam yoktur” popüler bir slogan haline geldi. Bu ifade neye atıfta bulunuyor?

-Minima Moralia’da yer alan bu aforizma, bir toplumun felakete yol açan gelişmelerinin ortasında özel mutluluğu tesis etmenin imkansızlığına işaret eder. Modern toplumlar hayatın her alanını etkileme eğilimindedir. Ancak bu bizi gerçek bir hayata ulaşmaya çalışmaktan alıkoymaz. Ve Adorno kesinlikle takvimler için özlü sözler yazmayı amaçlamamıştı.

Sağın yükselişi

DW: 1960’larda, Nazilerin çöküşünden sadece 20 yıl sonra, aşırı sağcı parti NPD parlamentoda sandalye kazandı. Adorno aşırı sağın yeniden yükselişini nasıl açıklıyordu?

-Adorno, Batı demokrasilerinin eksikliklerini, 1960’larda hala varlığını sürdüren eski Nazilerin faaliyetlerinden daha önemli bir sorun nedeni olarak görüyordu. Aşırı sağın gücünü, insanların özgürleşemedikleri bir çağda yaşadıkları hayal kırıklığından aldığını biliyordu. Onlara 19. yüzyıldan beri her insanın kendi kaderinin mimarı olduğu söylenmişti, ancak her zaman görünmez sınırlar tarafından engellenmişlerdi. Adorno, faşist hareketleri bu şekilde “demokrasinin yaraları” olarak tanımlamaya başladı.

Çalışma neden hala güncel?

DW: Adorno’nun 1967’de öğrencilere verdiği “Çağdaş Sağ Radikalizmin Görünümleri” başlıklı ders şimdi bir kitap olarak yayımlandı ve çok satanlar listelerine girdi. Neden bu kadar güncel hissettiriyor?

-Örneğin AB gibi bürokratik aygıtların demokratik açıklarına bakarsanız, bu “yaralar” bugün hala mevcut. Giderek artan sayıda insan, anlaşılmaz, soyut görünen aygıtlar yerine, liberal olmayan bir ulus-devlet gibi net bir otoriteyle karşı karşıya kalmayı tercih ediyor. Dolayısıyla sosyo-psikolojik düzeyde Adorno’nun bize hala söyleyecek bir şeyleri var.

Dahası, ekonomik ve teknolojik gelişmeler – burada Adorno sermayenin yoğunlaşmasına ve otomasyona atıfta bulunuyor – insanların kendilerini gereksiz hissetmelerine neden oluyor.

Gerçek ya da algılanan krizler, her şeyin sona erdiğini görme arzusuna yol açar. Bugün aşırı sağcı hareketler hala yarı korku yarı nostalji olan bu felaket özellikleri ile karakterize edilmektedir.

Ve NPD’nin o dönemde gözlemlediği yöntemler bugün hala kullanılıyor. İnternette teknik mükemmelliğin nasıl tamamen anlaşılmaz bir içerikle birleştirildiğini görebilirsiniz.

Aşırı sağ politikalara karşı önerileri

DW: Aşırı sağ politikalara karşı ne öneriyor?

-Adorno, sağcı liderlerin sohbete katılmaya ikna edilebileceği gibi bir yanılsamaya sahip değildir. Böyle bir düşünce, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşayan neslin kaşlarını çatmasına neden olurdu. Bunun yerine, aşırı sağ siyasetin sonuçlarına, yıkıcı yönlerine ve sonuçlarına açıkça işaret edilmesini öneriyor. Hepsinden önemlisi, gençlerin bu hareketlerden uzaklaşmasını istiyor – ve geriye dönüp bakıldığında, bu o zamanlar oldukça işe yarayan bir şeydi.

*Volker Weiss aynı zamanda Die autoritäre Revolte: Die Neue Rechte und der Untergang des Abendlandes (Otoriter İsyan: Yeni Sağ ve Batı’nın Çöküşü) adlı kitabın da yazarıdır.

Not: DW’den çevrilmiştir. Sabine Peschel, 6 Ağustos 2019 – Volker Weiss ile söyleşi. Orijinal link: https://www.dw.com/en/what-thinker-theodor-adorno-understood-about-the-far-right-50-years-ago/a-49908686