Günümüzde bilginin paylaşımı ve üretimi konusunda bir kriz yaşıyoruz. Bu da bizi içimize kapanmaya ya da sonuca yönelik hareket etmekten uzak, daha çok söylenme odaklı bir hale getiriyor.
Author: Kaptan
İdealizmin batağındaki ‘sol’, ‘solumsu’, ‘özgürlükçümsü’ aydınlar
Sosyal medyada dahi tartışmasına pek girmemeye çalıştığım bir alan soykırım yıldönümlerine dair tartışmalar. Her yıl aynı tartışmaları yapıyoruz. Otomatik bir skript geliştirip otomatik yazışsak niteliksel anlamda pek farkı olmayacak bir durumdayız adeta. Umut, öfke, geleceğe duyulan özlem ve inanç; bunların hepsi değerlidirler ama doğru bir zemin üstüne inşa edildikleri takdirde. Ermeni soykırım tartışmalarında son yıllarda…
Diyalektik üzerine kısa bir yazı
Günlük hayatımızda bir şekilde duymaya alışık olduğumuz ‘diyalektik açıdan bakarsak’ vesaire söylemlerin aslında sıkça diyalektik içermeyen argümanlardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Diyalektik gözlemlenmesi ötesinde başlı başına zor bir alan ve bu diyalektik hakkında mevcut söylemlerden ötürü örneğin Celal Şengör gibi pozitivist entelektüellerin de diyalektiği toptan yok sayma ve bilim dışı gösterme çabalarına tanık oluyoruz. Bunun arkasında yatan…
Lenin’in Çaresiz(!) Hegelciliği
Lenin’i yalnızca taktisyen, politika ustası gibi yansıtanlar ve bu yönlerini öne çıkaranlar doğruları fazla öne çıkarmaktalar belki ancak Lenin’in ilk paylaşım savaşı esnasında yaşadığı fikri bunalımı geri plana atmaya çalışma ve kaba materyalist bir düzlemde konuyu işleme hatasına düşüyorlar (kasıtlı veya kasıtsız).
Fuhuş, küfür ve post-modernist aydın nihilizmi*
Bu satırların yazıldığı anın başlangıcında 1 Avro 8,61 TL oldu. Avronun aşırıya gittiğini söyleyebilir hatta onun bu anlamda fuhuş yaptığı gibi bir tespitte bulunabiliriz. Açayım biraz. Geçenlerde dili pek pak(!) Abdurrahman (Dilipak) adlı İslamcı yazar, İstanbul Sözleşmesi’ni savunanların fahişe olduğunu iddia etti. Madem ki İslami ıstılahlardan yola çıktı, kaçmayalım; kendi kulvarında ona yazalım. Deplasmanda oynamak…
(ÇEVİRİ)* Slavoj Zizek: Kendilerini hor görme pratiği içinde olan politik doğrucu beyazlar, ırkçılığı sona erdirme mücadelesine HİÇBİR katkıda bulunmuyorlar*
Suçluluğumuzdan sapkın bir şekilde zevk almak (ve böylece gerçek kurbanları korumak) yerine, aktif dayanışmaya ihtiyacımız var: suçluluk ve kurbanlık bizi hareketsizleştiriyor. Yalnızca hep birlikte, kendimize ve birbirimize karşı sorumlu yetişkinler gibi davranarak ırkçılığı ve cinsiyetçiliği yenebiliriz.
Hallac-ı Mansur’u daha iyi anlamak
Destanlaşmış bir karakter Mansur; fazlası ile de hak ediyor bunu. Gençliğimden beri kesintilerle de olsa fikirsel hayatımda belli bir yeri olan bir düşünür, mistik ve eylem adamı. Hayatına mal olan yola gidişi de fikirlerinin pratikte yer bulması ve siyasi arenada çalkantılara yol açması. Sevdiğim, değer verdiğim insan Abdurrahman Aydın’ın Yeni Özgür Politika’da 22 Mayıs 2020’de…
21 Mayıs 1864 Çerkes soykırımı üzerinden günümüze dair bazı düşünceler
Çerkesler çoğunlukla kabul edilen tanımı ile Kafkas dağlarının kuzey yamacında yaşamış olan hemen hemen tüm kabilelerin adıdır (Lyulye, 2010). Lyulye, bu kabilelerin kendilerini Adige olarak adlandırdığını belirtmektedir. Çerkes (Adige) kavmi ise Abadzeh, Şapsuğ, Nadkuac, Kabartay, Besleney, Mohoş, Kemguy, Hatukay, Bzedug ve Jan kabilelerinden oluşmakta idi. Bir çok konuda olduğu gibi bu listenin de üzerinde yüzde…
Tantalos ile kader arkadaşı olmak
Marx’ın, Engels’in toplumsal gelişim ve komünist toplum betimlemeleri de çok farklı değil aslında. İlkel komünal ve sınıfsız bir toplum tecrübesi yaşayan toplumların tekrardan aynı koşula gelmesinin öngörülmesi ve hayata geçirilmesi için eylemdir öğretinin özünde yer alan hususlar. Başka bir deyişle bir dönem bilinçsiz bir şekilde sınıfsız yaşayan, yeryüzü cenneti gibi bir ortama bu sefer bilinçle geri dönmenin yoludur öğretileri. Tabi, bu geri dönüşün tanrısal, öteki yaşamdan arınmış bir halidir
24 Nisan 1915 hakkında: Sözleşmeye uymayanlara selam olsun!
İnsanlar daha güzel bir gelecek ve toplum için kendi ortamlarına ve şartlarına göre hareket eder; suni ortaklık ve direktif benzeri kuru dayanışma sözleri ile değil. Dayanışma, diğer ulusun tercihlerini şartsız desteklemekten geçer. Ortaklık, kardeşlik gibi kavramlar, diğer ulusu asimile etmeyi içeren bir hale çok kolay gelebilen sözcüklerdir.
Covid-19 bela ise çocuk ölümleri, alkol vesaire ne?
Bugün dünyaya ait bazı verilere göz atarken Corona virüsü nedeni ile hemen hepimizin takip ettiği worldometers.info sitesindeki diğer alanlardaki verilere de baktım. Yazdıklarım Türkiye saati ile 20:15 sularındaki ve hızla değişen verilere dayanmakta. Corona’nın yaklaşık 158.000 canı aldığı bu sıralarda, gripten ölenlerin sayılarının da 145.000 civarında olduğunu belirtmek isterim. Corona’nın ölüm oranı çok daha fazla…
Corona virüsü ve komünizmin yeniden icadı(!)
Bugün ise devlet babanın adı yeniden gündemde. Dünyamızı sarsan Corona virüsü ile ilgili her cenahta süregiden kaygı ve tartışmalarda devletin insanlar ve toplum yapısında oynadığı rolü görmek mümkün. Derdim her cenahı incelemek değil. Durumu, daha çok önem verdiğim düşünürler ve siyasi görüşler bağlamında değerlendireceğim.
Netflix – Freud dizisi hakkında bir değerlendirme
Netflix’de 23 Mart 2020’de vizyona giren Freud dizisini tabir yerindeyse bir çırpıda izledim. Psikoloji tornasından geçmiş herkesin Freud’la değişen frekanslarda ilişiği mevcuttur diye düşünüyorum. İlk sezonu sekiz bölüm olan dizi, Freud’un gençlik dönemine ait ve meşhur psikanaliz divanı ancak son bölümün son sahnelerinde beliriyor. Haliyle, gri sakallı değil, simsiyah sakallı bir Freud imajı var dizide….
Pınar Fidan vakası: Ne kadar da sağduyulu ve adiliz!
Bence, ne teşekkür ne linç hakkediyor Pınar Fidan. Birey olarak, hassas konularda, yeterince araştırmadan kesin hüküm vermekten kaçınmalıyız ve kolektif tavır da bu temelde oluşmalı. Aksi takdirde, kolektif anlamda da yıkıcı eylemlerimiz durulmuyor ve düşmanımıza benzeme riskimiz derinleşiyor.
Corona virüsü ve gözetim toplumu: Ya karşılıklı yardımlaşma?
Bugün sağlık ekipmanlarının kaç adet olacağını belirleyen ‘üst’ kurumların, kendi belirledikleri sayıların yetmezliği karşısında kimlerin öleceğini seçme hakkını belirleyebilecekleri bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu belirlemelere rağmen, yani çözümsüzlüğü üretenlerden çözüm bekliyoruz. Oysa, yitirilen insanlar kayıplar hanesindeki verilerden ibaret günümüzde.