Sn. AYŞE HÜR’ÜN ÖN NOTU: Bugünkü TİP’e gıcık olanların da TİP’e aşık olanların da okumasını dilerim. Ben yazarken çok şey öğrendim, sizin de faydalanacağınızı düşünüyorum. İki partinin benzerlikleri, farklılıkları konusunda yazı eksik, ama yine de bir fikir verecektir.
****************************
”İşçilerin de partisi olsun dedik, çünkü bütün partiler patronların.”
Bu sözler, 13 Şubat 1961’de İstanbul Valiliğine verdikleri bildirimle Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kurduklarını açıklayan 12 sendikacıya ait. 1962’de kurucular, Mehmet Ali Aybar, Sadun Aren, Behice Boran, Adnan Cemgil gibi aydınları partiye davet ettiklerinde Türkiye siyasi tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı.

GÖRSEL 1. TİP’in 10 Kasım 1967 tarihli Atatürk’ü anma bildirisi.
ANTİ-KOMÜNİST BLOK
TİP’in kurulduğu dönemde, demokratik nitelikli 1961 Anayasası’na rağmen, Türkiye’de, hala devletin ve rejimin çıkarlarını ön planda tutan, bireyin ve toplumun haklarını önemsemeyen bir siyasal yapı egemendi. Rejim ve onun yönlendirdiği halk kitleleri sosyalizme ve sosyalist sisteme karşı düşmanca bir tutum içindeydi. Ülkede düşünce ve örgütlenme özgürlüğü çok sınırlıydı. Her türlü demokratik hak talebi komünistlik ya da bölücülük sayılmaktaydı. Dış koşullar da kötüydü. Dünya karşıt iki kampa bölünmüştü. Türkiye, NATO üyesi olarak Batı Bloğu’na angaje olmuş ve bu kampın başını çeken ABD’nin sosyalist bloğa karşı yürüttüğü mücadeleyle uyumlu şekilde, komünizm karşıtlığını her türlü sola karşı bir düşmanlık politikası biçiminde sürdürmekteydi. Kısacası TİP’in işi zordu. Yine de, 1961 seçimlerine örgütlenmesini tamamlamadığı için katılamayan parti, 1963 yerel seçimlerinde 9 ilde, 20 bini İstanbul’dan olmak üzere 35 bini aşkın oy almayı başardı fakat milletvekili seçtiremedi.

GÖRSEL 2. TİP’in 2 Haziran 1968 tarihinde yapılacak olan Kısmi Senato Seçimleri için aday listesi. (Listedeki emekli askerleri gözden kaçırmayın lütfen)
SENE 1963: AĞIRNASLI İLE MECLİS’E GİRİŞ
1961 Anayasası’nın geçici 9. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin göreve başladığı tarihten itibaren altı ay içinde, yürürlükteki bir kanunun anayasaya aykırılığı iddiasıyla iptal davası açılabilmekteydi. Böylece, mevzuatta olan ve mevcut anayasaya aykırı olan düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi istenmiş ve bir “temizlik” amaçlanmıştı. 1963 yılında siyasi partiler tarafından AYM’de toplam 144 iptal davası açıldı. 1963 yılında, Cumhuriyetçi Köylü ve Millet Partisi’nden ayrılan bağımsız Ankara Senatörü Niyazi Ağırnaslı, başvuru süresinin dolmasına 18 gün kala TİP’e katılınca, TİP TBMM’de temsil imkânı kazanmış ve AYM’de dava açma hakkına sahip olmuştu. Parti adına açılan toplam 40 iptal davasından 24 tanesi bu dönemde açılmıştı.
TİP 1964 Senato Yenileme Seçimleri’ne YSK kararıyla katılamadı. Diğer partilere yapılan hazine yardımı da TİP’e yapılmadı.
MİLLİ BAKİYE SİSTEMİ
TİP’in TBMM’ye seçim yoluyla girdiği 1965 Genel Seçimi öncesinde 25 Mayıs 1961 tarih ve 306 sayılı Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmıştı. Yapılan bu değişiklikle o tarihe kadar uygulanan Çevre Barajlı D’Hondt Sistemi yerine ilk kez nispi temsil sitemine milli bakiye/ulusal artık sistemi getirilmişti. Bu, küçük partilerin parlamentoda temsilini olanaklı kılan bu sistemin adı Milli Bakiye Sistemi idi.
Bu sisteme göre önce her ilde kullanılan oy o ilin milletvekili adedine bölünecekti. Partiler evvela, çıkan sayı kadar milletvekili kazanacaktı (söz gelimi bu sayı 25 binse, 50 bin oyu olan parti iki milletvekili kazanacaktı). Bu ilk turda dağıtılamayan milletvekillikleri ile partilerin artık (bakiye) oyları ise bir sonraki aşama için iki ayrı havuzda toplanacaktı. Hesaplamanın ikinci aşamasında toplam ‘artık oy’ toplam dağıtılamamış sandalye sayısına bölünecek ve bir ulusal seçim sayısına ulaşılacaktı. Bir parti, artık oylarında bu sayıdan ne kadar varsa o kadar sandalye kazanacaktı. Mesela ulusal seçim sayısı 50 binse, 200 bin artık oyu bulunan parti 4 milletvekilliği elde edecekti. Böylece mümkün olduğunca çok seçmenin mecliste temsil edilmesi mümkün olacaktı.
Partiler aldıkları oylarda doğrudan milletvekili seçtiremezlerse, oyların eksik kaldığı illerde, milli bakiye ile merkezden atadıkları ya da bir başka ilden olup seçilemeyen adayı kaydırarak milletvekili seçtirebiliyorlardı. Milli Bakiye sistemi elbette küçük partilerin meclise girebilmesini sağlıyordu, ama esas gayesi her partinin aldığı oy oranında temsil edilmesini sağlamak ve 1957 seçimleri gibi çarpık bir tablonun önüne geçmekti. Keza artık kazanamayacağını bilen İsmet İnönü’nün, bu sistemle tek parti iktidarının önünü de kesmeyi hedeflediği söyleniyordu.
1965 SEÇİMLERİ VE TİP’E SALDIRILAR
TİP bu seçimlere 51 ilde katılmış, 31 ilde ön seçim yapılmış ve 2 ilde aday sayısının az olması nedeniyle bu illerin adayları 648 sayılı kanuna göre merkez yoklamasıyla belirlenmişti.
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki toplam 57 adayın 6’sı işçi, 6’sı sendikacı gerisi avukat, memur, yazar, doktor, subay, matbaa sahibi, sinemacı, öğretim üyesi ve editördü. Bu durum muhalefet tarafından partinin “Nasırlı Eller Meclis’e” sloganına karşılık “Pamuk Eller Meclis’e” şiarına yöneldiği şeklinde eleştirildi.
2018’de Birgün’e röportaj veren Tarık Ziya Ekinci’ye göre partinin her kademesinde işçi sınıfına yüzde 51 kota ayrılacak denmiş, bir çok aydın bu öneriye karşı çıkmıştı. Aybar ise partinin işçi sınıfına dayanmasını sağlamak bakımından işçi sınıfının bazı ayrıcalıklara sahip olması gerektiğini düşünüyordu. Bu yönüyle haklıydı çünkü normal şartlarda bu arkadaşların her kademede temsil edilmesi çok zordu. Ekinci “Adamın işi gücü var, çalışıyor sabahtan akşama kadar. Parti içindeki yarışlara katılması mümkün değildi. Biz de bu öneriye ikna olduk ve destek verdik. Bu uygulamaya itiraz eden birçok kişi partiden istifa etti. Çok büyük bir kırılmaydı bizim için. (…) Tüzükte işçilerle ilgili madde vardı ama birçok ilde bu şartlara uygun işçi bulamıyorduk. Çünkü işçiler İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’deydi. Biz de ayakkabıcıyla, boyacıyla, bakkalla yani küçük esnafla kurduk birçok ilde örgütlerimizi. Geriye dönüp baktığımda ise işçi sınıfına dayanan bir parti kurmanın neredeyse mümkün olmadığını görüyorum” diyecekti.
TİP, 1965 seçim kampanyaları sırasında Adalet Partisi (AP) ve Komünizmle Mücadele Derneği mensupları tarafından ağır saldırılara uğradı. 4 Temmuz 1965 günü Bursa’daki TİP toplantısında parti üyesi Adnan Cemgil yaralı olarak sokaklarda sürüklenmiş, canını zor kurtarmıştı.
Aslında bunda şaşılacak şey yoktu, çünkü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Komünizmle Mücadele Derneği’nin fahri başkanlığını üstlendiği günlerdeydik. Olayı Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulu’na taşıyan Suphi Karaman şöyle demişti: ”31 Mart irtica olaylarından beri Bursa sokakları böyle bir vahşet yaşamadı. Hükümetin kılı bile kıpırdamadı. Yoksa hükümet Selanik’ten bir Hareket Ordusu’nun gelmesini mi bekliyor?”
TİP’İN BEKLENMEDİK ZAFERİ
Bunlara rağmen TİP 1965 seçimlerinde, katılımın %71,3 oranında olduğu Türkiye genelinde %3,93 oy aldı ve 15 milletvekili ile TBMM’ye giren ilk sosyalist parti oldu. 19 Ekim 1965 tarihli Resmi Gazete’ye göre 15 milletvekilinin adları ve seçim bölgeleri şöyleydi: Çetin Altan (İstanbul), Mehmet Ali Aybar (İstanbul), Sadun Aren (İstanbul), Yusuf Ziya Bahadınlı (Yozgat), Tarık Ziya Ekinci (Diyarbakır), Yahya Kanbolat (Hatay), Ali Karcı (Adana), Rıza Kuas (Ankara), Kemal Nebioğlu (Tekirdağ), Cemal Hakkı Selek (İzmir), Şaban Erik (Malatya) Muzaffer Karan (Denizli), Yunus Koçak (Konya), Adil Kurtel (Kars), Behice Boran (Şanlıurfa). Bu grubun mecliste yaptığı etkili muhalefet, siyasi tarihimizde ‘TİP muhalefeti’ olarak geçecekti.
HÜSEYİN KİRAZ’IN YERİNE BEHİCE BORAN
Ancak bu liste epey zorlu bir mücadeleden sonra bu halini almıştı. Çünkü oyların ilk sayımı yapıldığında TİP 10 milletvekilliği kazanmıştı. Partinin listesinden bağımsız aday olup seçilen Çetin Altan’ın mecliste TİP grubuna katılmasıyla sayı 11’e çıkmıştı. Ancak Behice Boran’ın Kırklareli’nden aday olduğu halde milletvekili seçilmediği anlaşılmıştı. TİP Milli Bakiye sistemine göre alınan oyların milletvekili sayısına yansımasında bir yanlışlık yapıldığı savıyla YSK’ya itiraz etti. İtiraz yerinde görülerek artık oyların eklenmesiyle TİP dört milletvekilliği daha kazandı. Bunlardan biri Behice Boran oldu. Diğerleri Sadun Aren, Muzaffer Karan ve Kemal Nebioğlu idi. (Sadun Aren Edirne yerine İstanbul’da, Muzaffer Karan Denizli’den, Kemal Nebioğlu Tekirdağ’dan seçildiler.)
Behice Boran, Urfa’dan TİP adına seçime giren ama yeterli oyu alamayan Siverekli Diş Hekimi Hüseyin Kiraz’ın yerine genel merkez adayı olarak belirlendi ve böylece Behice Boran Urfa’nın ilk kadın milletvekili olarak parlamentoya girdi. Halbuki büyük gayretle seçim çalışmalarını yürüten Hüseyin Kiraz merkezin kendisinden yana tutum takınacağından emin olarak evini barkını fakir fukaraya dağıtarak TBMM’ye katılmak üzere Ankara’ya gitmişti bile. Senatörlüğü kaybedince tekrar Urfa’ya döndü, ilk “hakkı yenen” Kürt arkadaşımız.
Malatya’da da çok benzer bir durum yaşanmıştı. Milli bakiye, 4.707 oyla alan ancak seçilecek oyu alamayan Hayrettin Abacı için kullanılmadı onun yerine TİP’in sendikacı yöneticisi Şaban Erik milletvekili yapıldı. Ankara’ya gelip iki günde vekillikten düşürülen bir başka TİP’li İlhan Tezel’di. (Tezel’in seçim bölgesini tespit edemedim, Muhtemelen onun yerine Sadun Aren seçilmişti.) Bu olaylar tabanda epey eleştiri aldı. Bu arada AP Behice Boran’ın adaylığına eski bir mahkumiyeti ileri sürerek itiraz etti. Boran YSK’da savunma yaptı, iddia YSK tarafından “oybirliği ile kesin olarak” reddedildi.
URFALILARIN TEPKİSİ
Urfa’da Milli Bakiye Sistemine göre AP de bir yeni milletvekili kazanmıştı. Ramazan Tekeli idi bu vekil. 31 Ocak 1966 tarihli Demokrat Türkiye gazetesinde “Hiçbir Urfalının bu güne dek yüzlerini görmediği ve tanımadığı bu iki milletvekillerini görenlerin insaniyet namına gazetemiz idarehanesine bildirmesi bilhassa rica olunur. Bunu bilhassa AP Genel Başkanı Sayın Süleyman Demirel’den ve TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’dan bilhassa rica ederiz” şeklinde alaycı bir haber çıkmıştı. Bu iki milletvekilinin Urfa’yı seçimlerden uzun bir zaman geçmesine rağmen ziyaret etmemeleri de gözlerden kaçmamıştı. AP tabanını bilmiyorum ama TİP tabanı rahatsızlığı çabuk atlattı, Behice Boran TBMM’de oldukça aktif olmuş, yaptığı uzun konuşmalarla Urfa Milletvekilleri arasında özellikle dikkat çekmişti. Ancak esas olarak Türkiye ve dünya meselelerine dair konuştu, yerel sorunlara hiç değinmeyerek Urfalı seçmenleri haklı çıkardı. Bir süre sonra da Avrupa Parlamentosu’na seçildi ve böylece yerelle bağı kesildi.
1965 seçimlerinde AP’den aday adayı olan ve reddedilince de bağımsız olarak milletvekili adayı olan Avukat Faik Bucak’ın 3 kişi tarafından öldürülmesini de hatırlatayım.
Bu arada 1963’te TİP’in TBMM’de temsilini sağlayan Niyazi Ağırnaslı’nın neden listede olmadığını merak edebilirsiniz. Ağırnaslı 1965 seçimlerinden kısa bir süre önce Almanya’da Türkiye Komünist Parti (TKP) Genel Sekreteri Zeki Baştımar ile görüşmüş, bu duyulunca “çok vahim neticeler” (örneğin partinin kapatılması gibi sonuçlar) doğurabilecek olan bu görüşme yüzünden Ağırnaslı’ya “işten el çektirilmiş”ti.
SENE 1966: CANİP YILDIRIM YERİNE FATMA HİKMET İŞMEN
5 Haziran 1966 Kısmi Senato Seçimleri’nde de ilginç bir şey oldu. TİP 116.375 oy almış, %3.79 oy oranı ile bir senatörlük çıkarma hakkı kazanmıştı. 49’lar Davası’nın sanıklarından Avukat Canip Yıldırım 1966 senato seçimlerinde TİP listesinden Diyarbakır’dan seçime girmiş ve 11.549 oy almıştı. Nüfus oranına göre, Türkiye de en çok oy alan kişi olmuştu ama seçilmesi için gereken oyu alamamıştı. Milli bakiye sisteminden yararlanarak merkezin senatörlüğü ona verilmesi bekleniyordu ancak Merkez Komitesi Kocaeli’nden aday olan ve 2.195 oy alan Fatma Hikmet İşmen’i tercih etti. Böylece Yıldırım gibi tabandan gelen biri yerine siyasete uzak bir bilim kadını meclise girdi. Öyle ki İşmen seçim çalışmalarını yaptıktan sonra kazanmayı beklemediği için İstanbul Bölge Zirai Mücadele ve Araştırma Enstitüsü’nde Bitki Virüs Hastalıkları bölümündeki görevine döndüğünü YSK’nın seçimlerle ilgili haberini dinlerken TİP’in Kocaeli’nde bir senatörlük kazandığını ve adını duyduğu zaman kendisinin de şaşırıp kaldığını, bu hiç beklenmeyen sonuç karşısında yalnız kendisinin değil, yılların tecrübeli politikacılarının da bu işe şaşırdığını anlatacaktı hatıralarında. Elbette bu tercih, aynen Behice Boran’da olduğu gibi, partinin erkek üyeleri değil kadın üyelerinden yana yapıldığı için “daha az yanlış” idi.
MERKEZ VE MDD’CİLER TARIK ZİYA EKİNCİ’YE KARŞI
Hakkı yenen üçüncü Kürde gelirsek 1965 seçimlerinde TİP Diyarbakır Milletvekili olan Tarık Ziya Ekinci, 1969 seçimlerinde Ankara’dan aday oldu. Seçileceğine de kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü 1965 seçimlerinde TİP Ankara’da 20.265 oy almıştı. Ancak o dönem durum üç açıdan değişmişti. Öncelikle Milli Bakiye sistemine son verilip barajsız D’Hondt sistemine geçilmişti. İkincisi Ankara’da sol gruplar (özellikle MDD’ciler) hakimdi. Bu gruplar “Kürtlerin ağası gelmiş Ankara’dan milletvekili olmak istiyor. Kürtler ağasına oy vermeyin” kampanyası açmışlardı. Son olarak Mustafa Timisi’nin Alevi seçmene yönelik partisi Birlik Partisi ile TİP tabanı bazı açılardan üst üste düşüyordu. Adını kullanmak için henüz izin alamadığım DDKO ve TİP’li değerli bir dost “o seçimlerde Aybar yönetimine muhalif olarak yayınladıkları EMEK dergisi nedeniyle bir süre EMEK Grubu olarak anılan Sadun Aren-Behice Boran-Nihat Sargın taraftarlarının Tarık Bey’in adaylığına itiraz ederek parti için çalışmadıklarına tanık olduk. Tarık Bey 1975’te kurulan ikinci TİP’e üye olarak geçmişe sünger çektiği için o konuya pek girmez. Keza bu üçlünün Naci Kutlay’ın Kars’tan 15-20 oyla kaybetmesindeki rollerine de yakınen şahit olmuştum” dedi bana.
Bu faktörlerden hangisi ne kadar katkı yaptı bilemiyoruz ama sonuçta Tarık Ziya Ekinci 12.265 oyla Ankara’da seçimi kaybetti.
Anne babamın öğretmenliği sayesinde çocukluğumun beş yılının geçtiği Urfa’ya torpil geçiyorum::)) 1969 seçimlerinde TİP’in Urfa adayları parti tüzüğüne yüzde yüz uyuyordu: 1. İbrahim Babaoğlu (Bakkal) 2. Mustafa Şenyücel (Seyyar Satıcı) 3. Halil Çeken (Terzi) 4. Salih Şahin (Öğretmen) 5. Abdulkadir Vural (Nakliyeci) 6. Halil Curun (Köylü) idi ama hiç biri seçilemedi.
Bunda yukarıdaki faktörlerin yanısıra TİP’in iç çatışmalarla, özellikle 1968’de SSCB’nin Çekoslovakya’yı işgalini destekleyen Behice Boran ve arkadaşlarına tepki göstererek Mehmet Ali Aybar’ın genel başkanlıktan istifa etmesiyle epey yıpranmasının payı büyüktü. Nitekim TİP 1969’da genelde de oy kaybına uğrayarak ancak %2,8 oranında oy almıştı ve ancak iki milletvekilliği (Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas) kazanınca aydınlar partiden uzaklaşmaya başlamışlardı.
TİP’in bundan sonraki serencamı, bu yazının konusu değil… Merak edenler kendileri araştırır nasılsa…
Cengizhan Kaptan’dan: Sn. Ayşe Hür Hoca’nın rızası ile kendi Facebook yazılarını sitemde yayınlayacağım. Bu önerimi kabul ettiği için müteşekkirim. Bazen güncellemeler konusunda benden kaynaklanan eksiklikler olabilir; kusurum şütfen affola. Buna da bir çözüm bulmaya çalışacağım. Keyifli okumalar dilerim.