Başlık ironi içermekte; açıklayacağım.
Lenin’i yalnızca taktisyen, politika ustası gibi yansıtanlar ve bu yönlerini öne çıkaranlar doğruları fazla öne çıkarmaktalar belki ancak Lenin’in ilk paylaşım savaşı esnasında yaşadığı fikri bunalımı geri plana atmaya çalışma ve kaba materyalist bir düzlemde konuyu işleme hatasına düşüyorlar (kasıtlı veya kasıtsız). Oysa Lenin, Luxemburg, Troçki gibi isimler savaşa açıktan karşı çıkan kampın öncülerindendi. Toplu Eserler ve tarihsel sürece baktığımızda ise Lenin’in, savaşın çıktığı yıl 1914’den 1915’in başına kadar Hegel’in Mantık Bilimi adlı eserini derinlemesine okuduğunu farkediyoruz. Almancasını okuyup çokça da Rusça notlar düşerek. Bugün Toplu Eserler’inin 38. cildi felsefe notlarıdır Lenin’in.
Derinlemesine alınan notlarda Lenin’in Hegel’in fikirlerine hayranlık duyduğunu gösteren notlar mevcut. Meşhur tabiriyle Hegel, Lenin’in ufkunu daha da açan bir etki yapmışa benzer. Bir örnek verelim. Hegel’de (ona bazen garip denecek şekilde karşı çıkan Deleuze’de de) gerçek, potansiyel olanı da kapsar kabaca böyle tasvir edersek. Henüz ‘gerçek’leşmemiş bir şey potansiyel olarak da gerçektir başka bir tabirle. Bunu anlamak diyalektiği anlamak demektir ve Lenin de bunu anlamış olanlardan birisi. Bu konuda şu ifadeyi kullanıyor Lenin Felsefe Defterleri’nde: “İdeal olanın reel olana dönüşümü, çok derin bir fikir. Tarih için çok önemli. Ama insanın kişisel hayatı açısından da bunda epey bir doğruluk payı olduğu da açık. Kaba materyalizme karşı. NB: İdeal olanın maddi olandan farkı da ne koşulsuz ne sınırsız” (CW 38:114).
Lenin’in kendisi Ortodoks, kaba bir materyalizme değil açık, eleştirel materyalizmin yerleştiği bir kişiliği temsil eder. Plehanov, Stalin gibi isimlerde bu kaba anlayış oturmuştur. Örneğin Stalin partiye Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm broşürü hazırlar. Parti üyelerine dünya görüşü ve ideolojiyi satır satır ve yüzeysel bir biçimde empoze etmek, ideoloji endoktrine etmektir. Endoktrine bir ideolojik tavrın da bilimsellikten parçacıklar yer alsa da bilimsel olduğunu iddia etmek olanaksızdır. Aslında ‘Marksizm bilimdir’ önermesinin dahi bu bilimsellikten uzaklaşmanın itirafı olduğunu belirtmiş olalım böylelikle.
Lenin’in felsefi yanı epey güçlü; belli ki sancı çekmiş. Belli ki emperyalist bir savaşı, devrim yapmak amacı ile tutkulanırken, bu arzusunu nasıl yerine getireceği ve hangi yöntemlerle bunu yapacağı üzerine dert edinmiş, kafa yormuş. Bu yanının ortaya çıkmasında, tartışılmasında Lefebvre gibi isimlerin de payını atlamamak lazım. Lefebvre demişken, Lefebvre üzerine oluşan trajikomik gerçeklikleri de ortaya koymak lazım aslında. Lefebvre ve kendisi ile aynı tavrı gösterenler Hegel-Lenin bağlantısını ortaya koydukları için (suça bakınız!) daha önce Lenin’in yabancı dillere çevirtmediği kitabı Materyalizm ve Ampriyokritisizm 1927’de Stalinistler tarafından çevrilip yayınlanınca, uluslararası komünist(!) partiler tarafından topa tutuluyorlar. Suçlamalar aynı minvalde: ‘Bak, sen böyle dedin ama bu kitapta neler diyor!” Tabi aslında 1909’da Rusça yayımlanan kitabın Lenin’in isteği üzerine diğer dillere çevrilmemesi, çevrildiği tarihi adeta kitabın gerçek basım tarihi haline getirmiş. Propaganda sağolsun. Özü itibarı ile, Materyalizm ve Ampiriyokritisizm yayınlandığı tarihte (1909) Lenin henüz Hegel’i yakından inceleme fırsatı bulamamış idi. Kitapta yazılanları öne çıkararak yani tarihsel akışı tersine çevirerek(!) kuru gürültü ve propaganda o dönemin propagandistleri tarafından yapılmış bariz ve amacın çoğu ideolojik körlük veya rijitlikte olduğu gibi kaba materyalizmi koruma telaşı olduğu açık. Bilim-ideoloji ayrımı ve despotizm bu sularda da kendini iyice belli ediyor(du) belli ki.
Başlıkta neden Lenin’in çaresiz Hegelciliği dediğim de sanırım açık hale gelmiştir: Lenin, bir anlamda hala üzeri örtülen biçimde Hegel üzerine yoğunlaşmıştı. Hatta kendi ifadesi ile Hegel’in Mantık’ı anlanmadan Kapital’in ilk bölümünün dahi tam anlaşılmayacağını belirtiyordu (Toplu Eserler 38:180). Günümüzde de Lenin gibi düşünenler revaçta ki Marx’ın Kapital’i ile Hegel’in Mantık Bilimi arasındaki ilişkileri tartışan eserler Lenin’i doğrular biçimde mevcutlar.
Hülasa, adeta devlet kapitalizmine dönen, baskıcı bir devlet düzenine evrilen SSCB deneyimi felsefe alanında da Lenin’in kaba materyalizm kıskacından kurtulmak için kaleme aldığı notların hayata geçirilmediği bir çaresizliğe işaret ediyor gibi.
Snasdxxxax.Snasdxxxax