Engels’den Conrad Schmidt’e mektup ve Engels’in Hegel okuma tavsiyeleri

Giriş

Aşağıdaki mektup Marx ve Engels’in Toplu Eserleri’nin İngilizce basımının (Lawrence Wishart) 49. cildinin 285-288. sayfalarında yer alan ve Engels’in Conrad Schmidt’e yazdığı mektuptan Hegel ile ilgili olan bir bölümün (s. 286-287) Türkçeye çevrilmiş bölümü. Mektup 1 Kasım 1891 tarihli.

Kısaca değinmek gerekirse, Conrad Schmidt Marx ve Engels’i erken dönemlerinden beri takip eden bir ekonomist idi. Yeni-Kantçı akımda nitelendirilen Schmidt, Engels’e Marx’ın düşünsel altyapısını ve felsefesinin temellerini sorar. Malum olduğu üzere Engels 1885’de Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesi’ni yazdığı halde belli ki Schmidt ya o çalışmayı okumamış olduğu ya da kısmen/tamamen yetersiz bulduğu için yukarıdaki konuları sorar Engels’e. Engels’in cevabının özellikle Hegel’e ait bölümlerini bu yüzden paylaşıyorum.

Ek not olarak, Schmidt’in bu mektupla da ikna olmadığını söyleyebilirim. Schmidt de bazı diğer yazarlar gibi Marx’ın da Hegelci diyalektiğin tuzaklarından kaçamadığını düşünür. Bu konuda burada detayına giremeyeceğim ancak Plekhanov’un Schmidt ile güzel bir polemiğe girdiğini not düşmekte yarar var.

Mektuba gelirsek; Engels’in Hegel’in düşünceyi varlığa önceleyen anlayışını eleştirmesi dışında, mantık konusunda Hegel’in hakkını verdiğini görmek mümkün. Görüleceği üzere, Küçük Mantık yani Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’nin 1. cildini öneriyor başlangıç için. Ancak materyalist perspektifinden dolayı, Engels, Varlık-Hiçlik konularına fazla takılmadan nitelik, nicelik, ölçü konusundaki paragrafları öneriyor ve Öz teorisinin esas konu olduğunu ifade ediyor. Bunlar anlaşılabilir şeyler zira bir materyalistin varlığın düşünceden önce geldiğini kavraması için felsefi soyut mantık egzersizleri yerine bilimsel bilgilere bakması ve tarihsel anlamda düşüncenin madde ile ilişkisi ve onun tarafından belirlenmesinin analizine odaklanması kaçınılmaz.

Ben ise iki ana düşünce ile bu mektubun bir kısmını paylaşmak istedim:
1- Geç Marx’ta Hegel olmadığını iddia eden Althusser’in veya Hegel’i sadece ona yapılan eleştiriler üzerinden okuyanların yanlış bir düşüncede olduklarını ortaya koymak için. Marx’ta Hegel’in ne kadar önemli bir yer tuttuğuna dair önemli bir tarihsel kayıttır bu mektup.

2- Hegel’in kendisine nerede ise lanet okuyacak durumda olanların Hegel-Marx diyalektiğini gözardı edebilecek kadar ve adeta Marx’ın kendi kendini yaratmış birisi olduğu noktasını zorlayan bir biçimde idealist olduklarına dair düşüncem.

İyi okumalar dilerim.

Mektuptan ilgili bölümler

“Elbette Hegel olmadan yapamazsınız. O, hazmetmenizin zaman alacağı başka bir adam. Ansiklopedi’deki mantık üzerine kısa makale başlamak için oldukça iyi olur, ancak sahip olmanız gereken baskı, Werke’nin 6. Cildinde -Rosenkranz’ın (1845) ayrı basımı değil– zira ilki (6. cilt – ç.n.) birincisi derslere ait çok daha fazla açıklayıcı not içeriyor; bu aptal Henning’in kendisi ikincisini anlamakta sık sık başarısız olsa bile.

Giriş bölümünde, §26, vesairede, önce Wolf’un Leibniz versiyonunun (tarihsel anlamda metafizik), ardından §37 vesairede İngiliz ve Fransız ampiristlerinin eleştirilerini, sonra §40 ve devamında Kant’ın eleştirisini bulacaksınız ve son olarak da Jacobi’nin mistisizminin (§61). Birinci bölümde (Varlık), Varlık ve Hiçlik üzerinde fazla durmamalısınız; Nitelik ve ardından Nicelik ve Ölçü üzerine olan son paragraflar çok daha güzel; ancak ana bölümü Öz teorisi oluşturuyor: kişi yalnızca bir yönü kavramaya çalıştığında fark edilmeksizin ve özsüzlükleri içinde bir diğerine dönüşen soyut karşılıkların çözülmesi. Aynı zamanda, somut örnekler aracılığıyla her zaman şeyleri açıklığa kavuşturabilirsiniz. Örneğin bir nişanlı olarak siz ve nişanlınız, kimliğin ve farklılığın bölünmezliğinin olağanüstü bir örneğini sunuyorsunuz. Cinsel aşkın, farklılıktaki özdeşlikten kaynaklanan haz mı yoksa kimlikteki farklılıktan mı alınan haz olduğunu saptamak oldukça imkansızdır. Farkı (cinsiyet anlamında) veya kimliği (her ikisinin de insani yanını) kaldırın; geriye ne kalır ki? Tökezlemeden adım atamasak da kimlik ve farklılığın bu bölünmezliği karşısında başlarda ne kadar eziyet çektiğimi hatırlıyorum.

Bununla birlikte, hiçbir koşulda Hegel’i, Bay Barth’ın onu okuduğu gibi okumamalısınız, yani kendi sistemini inşa etme araçları olarak hizmet eden paralojizmleri ve eski püskü çareleri keşfetmek için. Bu bir ders alıştırması, başka bir şey değil. Çok daha önemli olan, biçimin ve yapay bağlamın yanlışlığının altında yatan gerçeği ve dehayı keşfetmektir. Örneğin, bir kategoriden veya karşıt kategoriden diğerine geçişler hemen hemen her zaman keyfidir ve genellikle 120. paragrafta olduğu gibi, Hegel’in kategoriye geçebilmesi için olumlu ve olumsuzun adeta bir şaka gibi “yere düşmesi” gerçekleştirilir ki Hegel kategori ‘zemin’ine geçebilsin. Bunun üzerine kafa patlatmak zaman kaybıdır.

Hegel’de her kategori felsefe tarihinde bir aşamayı temsil ettiğinden (aslında, genellikle onun da işaret ettiği gibi), onun en parlak eserlerinden biri olan Felsefe Tarihi Üzerine Okumalar’ı karşılaştırma amacıyla okumanız tavsiye edilir. Keyif almak için Estetik’i öneririm. Biraz aşinalık kazandıktan sonra kendinize hayret edeceksiniz.

Hegel’in diyalektiğinin tersine çevrilmesi, bunun “fikrin kendi kendini geliştirmesi” olduğu varsayımına dayanır; bu nedenle, olguların diyalektiği yalnızca imge iken zihnimizdeki diyalektik ise gerçek gelişmenin doğal dünyada ve insanlık tarihinde diyalektik formlara itaat ederek yer aldığı düşüncedir.

Metadan sermayeye Marksist ilerlemeyi, Varlık’tan Öz’e Hegelci ilerlemeyle karşılaştırmayı denemelisiniz; bu size oldukça iyi bir paralellik sağlayacaktır. Bir yanda, olguları takip eden somut gelişme; diğer yanda ise son derece parlak fikirlerin ve bazı durumlarda, niceliğin niteliğe ve bunun tersinde olduğu (niteliğin niceliğe dönüşmesi – ç.n.) gibi, bir kavramın bir diğerinden kendini geliştirmesi gibi durumlar çok doğru bir biçimde detaylandırılır ve aynı doğrultuda, gerçekten de bunun gibi bir düzinesini üretmek mümkündür.”